Özenmek ve kendini başkalarıyla kıyaslamak. Alın size en büyük iki mutsuzluk sebebi. “Onda bu var, bende niye o yok. O buraya gitmiş ben niye gidemiyorum. Ben ondan daha iyiyim neden o benden daha iyi yerlere geldi? Benim ondan ne eksiğim ya da onun benden fazlası var.”
İnsan kötü hissettiğinde, haksızlığa uğradığını, hak ettiği yerde olamadığını düşündüğünde, bir kendine bir de olmak istediği yerdeki insanlara bakıp “benim ondan neyim eksik ki” diye bir düşünceye sonra da o insana ya da insanlara karşı yüklüce bir öfkeye kapılabilir. Bu anlaşılabilir bir durumdur ama burada bir mantık hatası vardır. Kimin neyi hak ettiği, kimin daha büyük bedel ödediği çok göreceli şeylerdir. Neyin iyi neyin kötü olduğunu da Allah bilir. İyi sandığımız şeyler bir felaketin sebebi olabilirken, kötü dediğimiz şeylerin içinden hayatımızın fırsatı doğabilir.
Ayrıca ortada bir haksızlık varsa bile bunun sorumlusu özendiğimiz hayatı yaşayan, sahip olmak istediklerimize çoktan sahip olmuş olan insanlar değildir. Öfkemizi o insanlara kusmanın bize sadece zararı vardır.
Başka insanlar sahip oldukları şeyler için ne bedel ödediler bunu hiç bir zaman bilemeyiz. Onun tuzu kuru, hayat ona güzel, bizdeki de şans mı demek fazlaca önyargılı olmaktır. Ölümün olduğu bir dünyada kimsenin tuzu gerçekten kuru olamaz. Hiç bir kazanım hiç bir insana bedelsiz verilmez. Siz görmeseniz ve onlar açıklamasa bile herkes bedel öder. O yüzden “millet şanslı, millet akıllı, millet sinsi, biz aynısını yapsak rezil oluruz, millet yapınca baştacı olur” gibi yorumlarla kendinize mutsuzluk yaratmayın. Hiç bir şey dışarıdan göründüğü gibi mükemmel değildir, herkesin yaşadığı kendinedir.
Şu milleti bir tarafa bırakın. Sadece ve sadece kendi hayatınıza, elinizdekilere, sahip olduklarınızla neler yapabileceğinize odaklanın. Yoksa bu milletle olan hesabınız da, mutsuzluğunuz da hiç bitmez emin olun.