Neden sınır koyamıyoruz, neden bu kadar çok açıklama yapıyoruz ya da istemediğimiz şeylere neden boyun eğiyoruz?
Çünkü yeterince nazik olmadığımızda, kendimizi çok net ortaya koyduğumuzda, yapmak istemediğimiz ve aslında yapmama hakkına sahip olduğumuz şeylere hayır dediğimizde RİSK almış oluruz. Neyin risk mi? O ilişkiyi ya da o ilişkinin bize sunduğu konforu kaybetme riski. Sonuçta en sıkıntılı ilişkinin bile bize sağladığı bir fayda vardır. Örneğin çocuğunuza anneniz bakıyor, babanızın işinde çalışıyor, teyzenizin yazlığında tatil yapıyor olabilirsiniz. Ya da eşinizin imkanları çok fazla ve çalışmadan yaşıyorsunuz.
Ya da arkadaşınızın arabası var ve iş çıkışı sizi eve bırakıyor. Tatile gittiğinizde komşunuz çiçeklerinizi suluyor.
O kişiyi kaybederseniz başka neleri kaybedeceğiniz konusunda kendinize karşı dürüst olun. Ve sonra kendinize sorun: “DEĞER Mİ?” Ne alıyorum ve ne veriyorum. Komşum senede üç gün çiçeklerimi suluyorsa ve çok iyi bir insansa çıkardığı gürültüye ses çıkarmamam mı lazım?
Arkadaşım beni eve bırakıyor diye benden borç istediğinde istemesem de vermem mi lazım?
Yapılan iyilikleri hak etmediğimizi düşünüyor, nankör olmaktan mı korkuyoruz?
İnsanlar bana bir iyilik yapıyorsa bunun karşılığında benden makul şeyler mi istiyorlar, yoksa her an başıma kakıp hayatıma ipotek mi koyuyorlar? Karşılıksız verenler var mı? Zor sorular değil mi?
Sonuçta alma verme dengelerini sağlıklı kurabilenler huzurlu, çok verip az alanlar öfkeli, az verip çok almaya çalışanlar yalnızdır bu hayatta.
Yazı eskilerden, mersin meyvesi bu mevsimden, en içten iyi dileklerim kalbimden