Bazen kendimizi son derece kararsız ve iki zıt düşünce arasında sıkışmış hissederiz. Bir tarafımız kalk derken öbür tarafımız otur diyordur.
“İstiyoruzdur ama yapamıyoruzdur”. Yarım kalan işleri bitirmek, yürümek, bir kursa yazılmak, taşınmak, yabancı dil öğrenmek istesek de içimizde bunu yapacak güç bulamıyoruzdur. Bunun en büyük sebebi ise kaygı duymamızdır. Kaygımız o kadar yüksektir ki bir işe başlarsak ortaya çıkabilecek sorunları çözemeyeceğimize inanırız. Kendi kapasitemizi yetersiz görürüz ve coşkuyla aldığımız kararların arkasında duramayız. Hevesimiz heyecanımız sönüverir.
Harekete geçmemize engel olan savunma mekanizmalarının başında kendine döndürme gelir. Eğer kendimize döndürmeyi çok fazla kullanırsak yaşam enerjimiz dışarıya akmaz içimizde kapalı kalır. Riske giremeyiz, kendimizi suçlarız, çok sosyal gibi görünsek de yakın ilişkilerden korkarız. Öfkemizi, üzüntümüzü, korkularımızı ifade ettiğimiz erken çocukluk yıllarımızda ilgi görmemiş olmak desteklenmemek bugün de kendimizi ifade etmemize engel olabilir. Ama artık küçük bir çocuk olmadığımıza göre duygularımızı fark etmeyi ve ifade etmeyi öğrenebiliriz.