İnfertilite (kısırlık)
Hamile kalan içinizdeki dişidir. Onunla bağlantı kurmadan sosyal kimliğinize uyacak bir figür olarak bebek sahibi olmak için çalışıyorsanız (çocuk düşünenler bu kelimeyi kullanıyorlar) bebek sahibi olma konusunda sorunlar yaşıyor olabilirsiniz.. “Çalışmaya başladık” enteresan bir tabir. Her canlının kendiliğinden ulaştığı, doğanın en normal işleyişine çalışarak ulaşmak? İnsana özgü garip olgulardan biri.
Çocuk sahibi olmayı bilinçli olarak erteleyip, çocuk sahibi olmaya karar verdikten sonra da hiçbir tıbbi sorunu olmamasına rağmen hamile kalamayan kadınların sayısında ciddi oranda bir artış var.
Bu kadınlar aşılama ya da tüp gibi tıbbi yöntemlere başvurdukları zaman da çok sayıda deneme yapmak zorunda kalabiliyorlar sonuç büyük bir hayal kırıklığı olarak yaşanıyor.
Oysa erkek ve kadın son derece sağlıklı, en azından tıbbi yöntemlerle sonuç alabilmeleri gerek ama bu uğurda çok uzun zaman harcamaları gerekiyor.
Çevre kirliliği, yediğimiz hormonlu gıdalar, doğum kontrol hapları gibi dış etmenlerin bu konuda payı olsa da sebebi belli olmayan kısırlık vakalarının çoğunlukla psikolojik kaynaklı olduğu biliniyor.
Yeni evli çiftler için bebek sahibi olmak son derece planlı bir eylem olarak gerçekleşiyor. Oysa hamile kalmak alt beynimizin yönetiminde bir olaydır. Alt beyin sosyal kimliğimizin planlarıyla ilgilenmez. Bunun gibi acıkmak, doymak, susamak, tuvalet ihtiyacı duymak, uyumak da alt beyin tarafından programlanan güdülerimizdir.
Doğuştan gelen programımızda hamile kalmak için ihtiyaç duyduğumuz her şeye sahibiz. Ancak iç seslerimizle bağlantımızı koparalı çok uzun zaman oldu. İçgüdüsel sistemimizin işleyişini tahrip ediyoruz ve sonra da kendimiz bu sistemi yönetmeye çalışıyoruz.
Sonuçta zayıflamaya çalıştıkça daha çok kilo alıyor, uyumaya çalıştıkça uykularımız kaçıyor, bağırsaklarım tembel dedikçe daha çok kabız oluyoruz. Aynı şey bebek sahibi olmaya çalışırken de oluyor. Biz kovaladıkça hedef bizden kaçıyor.
İçseslerimizin bizi bulma çabasına o kadar çok engel koyuyoruz ki gün gelip biz onlarla buluşmak istediğimizde onlar da bize aynısını yapıyorlar.
İçgüdülerimizle temasa geçmek, özümüze dönmek, esas doğamızla bağlantıya geçmek için biraz çaba gereklidir. Küstürdüğünüz bir arkadaşınızın gönlünü almak gibi düşünün. Özür dilemelisiniz, sizi affetmesini beklemelisiniz, eski samimiyetiniz yeniden oluşana kadar dikkatli olmalısınız.
Bilinçaltımız basit ama naziktir. Bilinçaltına yönelik çalışmalarla doğal ritmimize yeniden kavuşmak mümkündür.
Modern kadının düşünceleri
“Çocuk doğurmak istiyorum ama özgürlüğüme çok alıştım, çocuk doğunca bir sürü şeyden taviz vermem gerekecek. Geleceğe dair planlarım var ve onları bir süre daha ertelemek zorunda kalacağım. Çocuğum olursa belki de hayallerim hiçbir zaman gerçekleşmeyecek.”
Bir danışanım ağzından çıkan bu cümleler aslında çocuk sahibi olmayı düşünen pek çok kadının da düşüncesini yansıtıyor.
Günümüz kadını çocuk doğurmak konusunda endişeler taşıyor. Çocuğu özgürlüğüne inen bir darbe, ekstra sorumluluk ve büyük bir yük gibi görüyor. Rahatım kaçacak, düzenim bozulacak diye düşünüyor. Çocuk, karı kocadan oluşan çekirdek ailenin içinde kendine yer bulmakta zorlanıyor.
“Çocuk olunca kariyerime ara vermek zorundayım, istediğim zaman arkadaşlarımla buluşamam, tatile gidemem, istediğim kursa katılamam, hayatımızı çocuğa göre planlamak gerekir” diye düşünen kadın, çocuk doğurmayı, hayatındaki en önemli şeylerin eksik kalmasına sebep olacak bir zorunluluk olarak görüyor.
İşte tüm bu düşünceler uzun yıllar boyunca beynimizde tekrar tekrar dönüyor ve bilinçaltımızdaki doğal ayarlarımız üzerinde tahribat yaratıyor. Neyse ki geldiğimiz yolu bulduktan sonra geri dönmesi çok zor olmuyor.
Umudunuzu kaybetmeyin, her zaman bir yol daha vardır siz yeter ki isteyin.
Psikolog Yazar Tülay KÖK
Gsm: 0 533 815 33 54