MAZERET
Sürekli mazeret üreten, yorgunluktan şikayetçi insanlar başarıya ulaşamazlar. Başarı her zaman, yorgun olmasına rağmen ter dökmeye devam eden, kolaya kaçmayan, gayretli insanlarındır.
Sürekli mazeret üreten, yorgunluktan şikayetçi insanlar başarıya ulaşamazlar. Başarı her zaman, yorgun olmasına rağmen ter dökmeye devam eden, kolaya kaçmayan, gayretli insanlarındır.
Sevdiklerimiz hakkındaki bizi üzen gerçekleri inkar eder ve yokmuş gibi davranmayı seçeriz. Biz görmezsek gerçekler orada olmayacaktır sanki. Yıllar sonra geçmişe bakarız ve kendi kendimize şaşarız. En sevdiklerimizin ellerinde acı çekmişizdir. Ben nasıl katlanmışım, neden hiç bir şey yapmamışım deriz. Oysa bir şeylere katlanıyor olduğumuzun farkında değilizdir. Gerçekçi ve sağlam tepkiler verebilmek için gerçeği bütün…
Davranışlarınızda ve sözlerinizde sadelikten yana olun. Bir şey basit olduğu kadar doğrudur. Sadeliğin ve yalınlığın olduğu yerde gerçekler kendini gösterir, anlaşılmak için uğraşmanız gerekmez.
Bastırılan her bir duygu biz onu artık hissetmesek de içimizde yaşamaya devam eder. Sağlıklı bir şekilde açığa çıkarılmayan duygular hayatımızı sabote edip, anın gerçekliğini kirletirler.
Dünyadaki her varlık doğasına uygun yaşamalıdır. İnsanın en birincil doğası çevresindeki insanlardır. Bu nedenle özüne yaklaşmak isteyen insanın atacağı ilk adım, insani ilişkilerini iyileştirmek olmalıdır. İnsanlardan bıkarak büyük şehirlerden kaçan, hayvanlara ve doğaya sığınan insanların yaşadığı mutsuzluk ve hayal kırıklığı bu yüzdendir. Hayvanlar ve doğa, insani ilişkilerin alternatifi değil, daha iyi ilişkiler kurmak için sadece…
Münevver Karabulut cinayetinde mahkeme “aile şiddetin erken uyarı işaretlerini görmedi” diyerek anne babayı suçladı. Mahkeme Cem Gariboğlu’nun genç kızı “zeytinburnu sürtüğü” olarak kaydetmesini örnek olarak göstererek “kimse şiddeti öğrenmiş olarak doğamaz” dedi. Çocuklarının bu aşamaya nasıl geldiğini bilmiyor olabilirler mi? “Cem Garipoğlu’nun anne ve babası çocuklarını iyi yetiştirdiklerini düşündüklerini, cinayeti önleyemeyeceklerini çünkü akıllarının ucundan bile geçirmediklerini” söylemişler, cinayeti “17 yaşındaki…
Hep kabullenmekten bahsediyoruz. Makbul olanı kabullenmekte sorun yoktur. Onu herkes kabul eder. Esas zor olan beğenmediğiniz, utandığınız taraflarınızı kabul edebilmektir. İnsan ruhunda iyi ve kötü bir arada yaşar. Fark edip de kabul etmediğiniz hiçbir kötü yanınızı iyileştiremezsiniz. İçten içe çürürsünüz.. Karanlığınızı reddederseniz ışığınızı da kaybedersiniz.
Hayat bize her zaman ihtiyacımız olanı getirir. Varoluş nasıl kazanacağımızın yolunu bilir ve gerçekten kazanmamız için çalışır. Bize sunulan yolları beğenmediğimiz, kendi yolumuzu çizmekte inat ettiğimiz için acı çekeriz.
Yaşamın özünde durağanlık yoktur. Rüzgar bile sürekli aynı yönden esmez, hava hep aynı gitmez, dünya güneşe farklı açılardan bakar, her mevsimde farklı bir çiçek açar. Durağanlık yaşamda olup bitenlere hayret etme duygumuzu kaybetmekten, kendimizi tüm evrene kapatıp kafamızın içinde yarattığımız küçük dünyaya hapis olmaktan dolayı hissettiğimiz bir duygudur.
“Her şey ders demek değil, hayat okuldan ibaret değil” diyen çok sayıda veli olsa da bu cümlelerin anlamını tam olarak kavrayabildiğimizden emin değilim. Geçen gün televizyonda seyrettiğim bir haber, bana bu konuyu tekrar düşündürdü. Tadilatı yeni tamamlanmış bir lisede eşyaları taşıma görevi okulun öğrencilerine verilmiş. Haberdeki görüntülerde öğrencilerin okul bahçesindeki sıraları tadilatı bitmiş okullarına geri taşıdıkları görülüyor.…
Hevesinizin kırılması berbat bir duygudur. Hevesiniz kaçtığında içinizden hiçbir şey yapmak gelmez, küskün hissedersiniz. Ve dünya hevesinizi kursağınızda bırakan, yaptıklarınızı onaylamayan insanlarla doludur. Her yaptığımızın anlaşıldığı ve onaylandığı bir dünya yok, her ne kadar buna ihtiyaç duysak da… Ancak “beni anlayan hiç kimse yok” demek de pek gerçekçi bir düşünce değil. Bugünde olmasa da geçmişte…
Dünya bir sınav meydanı… Herkesin öğrenmesi gerekenler dersler birbirinden ayrı… sınav soruları farklı… Kimse kimsenin yerine sınava giremiyor.. Kopya vermek serbest olsa da, kopya almayı seven pek yok… Birine göre yanlış olan ve düzeltilmesi gereken şey, diğerinin sınav sorusu, öğrenmekle yükümlü olduğu dersi olabiliyor…. İnsanların çoğu yaşayarak öğrenir… Siz derslerinizi alıp öğrendiniz… Sevdiklerinizin hata yapmasını…
Bugün atanamayan öğretmenlerden biriyle ilgili çok üzücü bir haber aldık. Sekiz yıldır atama bekleyen 33 yaşındaki Beden Eğitimi öğretmeni Alim KOÇ yaşamına son verdi. Türk Eğitim Sen Başkanı İsmail Hakkı Koncuk’un verdiği rakamlara göre, atanamayan öğretmen sayısı 350.000’e, atanamadığı için intihar eden öğretmen sayısı 34’e ulaştı. Atama bekleyen öğretmen adayı gençler; Bazen ne kadar çabalasak…
İletişim konusunda doğuştan yetenekli insanların sayısı, doğuştan beste ya da resim yapmaya yetenekli insanların sayısından daha fazla değildir. Da Vinci gibi resim, Mozart gibi beste yapmasak da hayatımızı sürdürebiliriz ama, cinsiyetimiz, yaşımız, hayattaki konumumuz ne olursa olsun, sağlıklı iletişim kurmayı öğrenmek zorundayız. Kalp kırmayın ama kalbinizi kırmalarına da izin vermeyin. Bunun için insanlarla mesafenizi ayarlamayı,…
Erkeğin yaptığı işler karşısında kadının hissettiği “ben yapsam daha iyi yapardım” duygusu, erkeğe güvenmeyi imkansız kılan zehirli bir duygudur. Eşitliği değil, rekabeti körükler. En sonunda kadının geldiği yer “her şeyi ben yapıyorsam sana ne gerek var” noktasıdır. Erkeği böylece gereksiz bir elemana dönüştüren kadın, biten ilişkinin ardından biraz daha yalnızlaşır ya da süren ilişkinin içinde…
Kaybetme korkusu ve endişeyle bir şeylerin peşinde koşmak, bizi kendimizden uzaklaştırır. Başarı, para, sevgi… bir şeylerin peşine düşerseniz, kendinize arkanızı dönersiniz. Peşinde koştuklarınız sizden hızlı koşar, asla yakalayamazsınız. Hayattaki çabanız bir şeyleri elde etmek olmasın. İstediğiniz her ne ise inanır ve bedelini ödemeye razı olursanız size zaten gelecektir. Önemli olan kendimize yakın olmak, ruhumuzu bir…
“Ben sana demiştim” cümlesini çok kullanan insanlar kendi hayatlarına karşı korkak ve sorumsuzken, başkalarının hayatlarına karşı ilgili ve müdahalecidirler. Eğer birine “ben sana demiştim” diyerek başlayan ve yaptığının yanlış olduğunu, sizi dinlemesi gerektiğini ima eden cümleler kuruyorsanız, bilin ki o sizden bir adım öndedir. Çünkü her ne kadar beğenmeseniz de, belli ki diğeri harekete geçmiş…
Değişim insanın beyninde başlar. Yemek yeme şeklimiz alışkanlığa dönüşmüş bir davranış kalıbıdır ve biz davranışlarımızı değiştirebiliriz. Bunun için; Vazgeçmeniz gereken yiyeceklere değil, istediğiniz kiloya ulaştığınızda kavuşacağınız görüntünüze odaklanın. Canınız ne zaman zararlı ama sevdiğiniz bir yiyecek çekerse, hemen ideal kiloya kavuştuğunuz zamanki haliniz…i hayal edin. Eğer edemiyorsanız o kilodaki herhangi birinin fotoğrafına bakın. Daha iyi…
Hedef ve niyet ayrı şeylerdir. Hedefte benlik vardır, niyette teslimiyet. Hedeflerinizin peşinde hırsla değil, niyetlerinizin peşinde inançla yürüyün. Niyet ettiğimizde her şey kolaylaşır, hedef koyduğumuzda çok fazla direnç oluşur. Kişisel gelişim kitapları hedef koymanızı öğütlese de, hedefe kilitlenmek sizi acıya mahkum eder. Hedef koyduğunuzda teslim olamaz, hayatla bitmeyen bir kavgaya tutuşursunuz. En güzel şeyler biz…
Gökyüzünde karmaşa yoktur. Sonsuz bir sükunet ve huzur vardır. Geceleri ayı ve yıldızları, gündüzleri bulutları izlemek için başınızı gökyüzüne çevirin. Dünyanın derdinden uzaklaşmak için uzaklara gitmenize gerek yok. Sadece beş dakika gökyüzüne bakmak yeter.
Daha çok yaptığınız ne varsa zamanla o konuda güçlenirsiniz. Tenis oynamak, yemek yapmak, kitap okumak, yazı yazmak, yabancı dil konuşmak… Çok yaptığınızı iyi yaparsınız. Bir şeyler yapmak, öğrenmek istiyor ama konsantre olamadığınız için yapamadığınızı düşünüyorsanız, o zaman yaptığınız basit ve sıradan işlere de, dünyanın en önemli işini yapıyormuş gibi konsantre olun. Ayakkabınızı bağlarken, saçınızı tararken,…
Öyle bir hayat yaşıyorum ki, Cenneti de gördüm, cehennemi de. Öyle bir aşk yaşadım ki, Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de. Bazıları seyrederken hayatı en önden, Kendime bir sahne buldum oynadım. Öyle bir rol vermişler ki, Okudum okudum anlamadım. Kendi kendime konuştum bazen evimde. Hem kızdım hem güldüm halime Sonra dedim ki ‘ söz ver…
Hayatımız da dahil, sahip olduğumuz her şeyin bize emanet verildiğini yaşadıkça öğreniyoruz. Sıkı sıkı tutunduğumuz, muhtaç olduğumuzu düşündüğümüz, onsuz yapamam dediğimiz ne varsa bir bir elimizden gidiyor. Hayat; bağlanmak, ayrılmak, yeni bir şeye bağlanmak, ayrılmak ve yeniden bağlanmak… Ta ki hiçbir şeye onsuz yapamayacak kadar çok bağlanmamak gerektiğini anlayana kadar acıyla süren, sonrasındaysa özgürlüğün temiz…
Herkesin her söylediğini ve yaptığını ciddiye alıp kafanıza takarsanız hayat çekilmez olur. Çünkü insanlar konuşur; sizin hoşunuza gitmeyen ve bazen de hiç hak etmediğiniz şeyler söyleyebilirler. Bazı insanlar ve bazı zamanlar söz konusu olduğunda, “bana bunu nasıl yapar”, “bana bunu nasıl söyler” diye söylenip durmanın kimseye faydası yoktur. Şimdi o zamanlardan birine geldik. Bayram zamanları,…
İnsan, kendini bir kez değersiz görmeye başladığında, elinde değerli olan hiçbir şey yok gibi gelir. İşte o zaman insan, sürekli şikayet etmeye başlar. Sağlığından, çocuğunun sağlığından, maddi durumundan, evindeki eşyalardan, karısından, kocasından, komşusundan, taksiciden… her şeyden sıkılır, hiçbir şeyden memnun olmaz, eleştirir, şikayetleri bitmez. Sürekli şikayet etme davranışıyla kendini gösteren tutumlar, temelde narsistleşmiş benliğin bir…
Eğer bir ilişkiye “bu insan benim için ne yapabilir, bana ne verebilir, hangi fedakarlıklarda bulunabilir” diyerek başlıyorsanız hayal kırıklığı ve acı çok yakında gelecek demektir. Çünkü hiç kimse bu dünyaya bizim ihtiyaçlarımızı karşılamak için gelmemiştir. “Bizim kendimize veremediğimiz şeyi ilişkimiz bize veremez.” Kendi hakkımızda ne düşünüyorsak bir ilişki bize onu verir. Eğer kendimizle ilgili olumlu…
Kendini sevmek, kuru kuru kendimi seviyorum ve affediyorum demek değildir. Kendini sevmek, etkin bir şekilde kendine vermek, kendine özen göstermektir. Birine “seni seviyorum” deyip sonra da ona kötü davranırsanız o kişi sevginizin gerçek olduğuna inanır mı? Aynı şey kendiniz için de geçerlidir. Kendini sevmek kendine iyi davranmak, kendi ihtiyaçlarını karşılamaktır. Kendini seven insan sağlığına dikkat…
Ağır bir hastalık geçirmek ya da bir felaketi atlatmak, bizi hayata karşı çok daha cesur kılar. Gerçek trajedilerin sonrasında, hep yapmak isteyip de cesaret edemediğimiz şeyleri denemek için, kendimizde büyük bir güç buluruz.
Çok fazla suçluluk hissediyoruz. Ama sadece suç işlediğimiz, eksik olduğumuz ya da çocukluğumuzda utandırıldığımız için değil. En çok da yapabileceğimiz halde yapmaya cesaret edemediğimiz şeyler yüzünden, potansiyelimizi ortaya koyup, olmakla yükümlü olduğumuz kişi olamadığımızda, suçluluk duygusuna boğuluyoruz.
İnsan bir potansiyel olarak doğar. İnsan ve hayvan arasındaki en temel fark budur. Hayvan doğduğunda neyse, sonrasında da odur. Ama insan, içinde müthiş potansiyel barındıran bir tohumdur. Çiçeklenebilir ya da dağılıp gidebilir. Kendini bulamaz, olması gereken insan olamazsa, bu dünyada neye sahip olursa olsun, içinde hep bir boşluk hisseder. Potansiyelini gerçekleştirmek demek, dünyayı değiştirecek bir…
Bu dünyada hiçbir şey kalıcı değildir. Her şey geçer. Mutsuz, aldatılmış, kandırılmış, çok acı çekiyor olabilirsiniz. Her ne hissediyorsanız kabul edin ve sonuna kadar hissedin. Bilin ki geçecek.. Hayat akış demektir. İyi ya da kötü, hiçbir şey sonsuza kadar süremez. Kendimiz bile kalıcı değilken, kötü duygular yüzünden umutsuzluğa kapılmayın. Çünkü değişim ve geçicilik, bu dünyanın…
İnsanların kendi başlarına yapabilecekleri işleri, onlar adına sürekli üstlenmenin adı, yardım etmek değildir. Bunu yapmakta ısrar etmek, karşı tarafı her geçen gün acizleştirir. En sonunda yapabildiklerini yapamaz hale gelirler ve güçlerini ellerinden aldığınız için size karşı öfkeyle dolarlar. Siz de yaptığınız yardımların değeri bilinmediği için çok kızgın olursunuz.
Gerçekleri kabul etmemizi söylüyorlar. Oysa ömrümüzün yarısı boyunca gerçeğin ne olduğunu göremeyiz bile. Ve başımıza gelenlerin tamamen gerçek olduğunu idrak edene kadar, sağlıklı ve gerçekçi tepkiler veremeyiz. Olmaması gerektiği halde olup biten çok şey var etrafımızda. Yaşadığımız olaylara karşı “Ama bunun böyle olmaması gerekiyor” diyerek verdiğimiz savaşların kazanılması mümkün olmaz. Gerçekleri fark etmek ve, olması…
Birisine “senin yüzünden” dediğiniz anda, aslında ona şunu demiş olursunuz: “Sen çok güçlüsün ve ben çok acizim. Her şey senin yüzünden başıma geldiğine göre, sen tüm bunları benim başıma getirmeye muktedirsin. Bense bunlarla yıkılabilecek kadar güçsüzüm” Karşınızdakini suçladığınız sürece acizleşirsiniz. Yaşadığınız durumdan kurtulmak için sahip olduğunuz gücü giderek diğerine devredersiniz. Eğer biri yüzünden kötü duruma…
Başkalarının başarılarını engellemeye çalışan insanlar, farkına varmadan kendi başarılarını da engellerler. Başkalarının yolunda giden işlerini bozmaya çalışanlar, kendi işlerinin de bozulması için zemin hazırlarlar. Başkalarına düşmanlık eden, kendine düşmanlık etmiş olur. Enerjinizi sadece kendi elinizdeki işe odaklayın. Düşmanlık duygusu, kendi işinize odaklanmanıza izin vermeyecek kadar büyük bir enerji tüketicisidir. Başkalarının elde ettiği her şeyi gönülden…
Gülmek, insanoğlunun bildiği en iyi akıl ilacıdır. Gülmek, endişelerimizi dağıtabilir, stres, depresyon, korku ve üzüntülerimizle başa çıkmamıza yardımcı olabilir. Gülmek, içsel bir jogginge benzer. Vücuda oksijen sağlar, gergin kasları gevşetir, ağrılarımızı dindirir, nabız ve tansiyonu düşürür. Aynı zamanda hem gülüp hem deliremez, hem gülüp hem üzülemezsiniz. Gülen bir insan kendini kötü hissetmez, suç işlemez, savaşa…
Kıskançlık ve haset ruhumuzu karartan iki zehirli duygudur. Sahip olduğumuzu kaybetmekten korktuğumuz zaman kıskanırız. Sahip olmak istediğimiz şeylere başkaları sahipse onları da kıskanırız. Kıskançlık “onda var olan bende niye yok” cümlesiyle varlık bulur. Haset duygusu hisseden kişi, kıskanç kişiye göre çok daha büyük bir acı içindedir. Çünkü haset “bende yoksa onda da olmasın” demektir. Başkasının…
İnsanların bize ne kadar inanacağını belirleyen şey, bizim kendimize olan inancımızdır. İnandırmak istiyorsanız, önce siz inanmalısınız. İnsanlar size inanmıyor ve destek olmuyorlarsa, önce kendi inancınızı sorgulayın. Kendinize gerçekten inandığınız zaman, büyük bir güç açığa çıkar. Bu güç, diğerlerinin ikna olmasını sağlayan bir güçtür. İşte o zaman insanlar ölümüne sizin yanınızda olur. İnsanlar, içinde şüphe ve…
Eğer eşiniz, sevgiliniz, anneniz kardeşiniz ya da çocuğunuz, hep aynı hataları yapıyorsa, gerçekleri göstermeye çalıştığınız halde bir türlü anlamıyorsa, tüm çabalarınıza rağmen sesiniz ona ulaşmıyorsa, aşağıdaki konuşmaya bir göz atın. Adam eve gelir. Kadın kapıyı açar. Kadın: “Neyin var hayatım canın sıkkın gibi” Adam: “Yok bir şey hayatım yorgunum” Kadın: “Bu halin yorgunluğa pek benzemiyor……
İnsanın en büyük korkusu sevilmeme korkusudur. Bunun için, kurduğu ilişkilerde kendini sevdirmek ister. Başkalarının bizim hakkımızda iyi şeyler düşünmesini sağlamak için harcadığımız çaba zamanla dengemizi bozar. Çünkü başkalarının duygularını etkileme gücümüz yoktur. İnsanların bizim hakkımızdaki duyguları her an değişebilir ve bunu kontrol edemeyiz. Hatta kendimizi sevdirmek için ne kadar çok çabalarsak insanlar bizden o kadar…